“Bizimkisi bir aşk hikayesi…”
Mit 1. Bizim aramızdaki ‘romantik ilişki’ mi? Bizim aramızda romantik bir ilişki yok.
‘’Romantik İlişki’’ deyimini biz ilişkinin pozisyonunu tanımlamak için kullanırız. Aklımıza gelebilecek her türden çift ilişkisi, duyusal paylaşımın, sevginin ve birliğin yaşanma potansiyelini içerisinde taşıyan bir ‘Romantik İlişki’dir. Potansiyelini gerçekleştirememiş, duygusal bağı zayıf, çatışmalı ve hatta ruhsal teması neredeyse yok denecek kadar az olsa bile -ki bu özellikler ‘Romantik İlişki’nin kimyasını ve doğasını oluşturur- doğası veya evresi ne olursa olsun, iki partnerin arasındaki ‘Romantik İlişki’ ordadır ve o vardır. Onu tanımlamak ve anlamak için öncelikle onun varlığını kabul etmek zorundayız.
Mit 2. Romantik İlişki karşılanmamış ruhsal ve duygusal ihtiyaçlarımızı partnerimiz kanalıyla karşılayabileceğimiz bir konfor alanıdır.
Birisine aşk veya sevgi duygusu ile bağlanmak, o kişi ile birlikte yaşayabilmek için kendi ilişki engellerini aşmayı ve duygusal ihtiyaçlarını kişinin öncelikle kendisi tarafından nasıl karşılayacağını araştırmasına sebep sağlar. Yani aslında, uzun ömürlü bir romantik ilişki sürekli olarak kendi kendimizle ilişki biçimimizi keşfederek, kendi dönüşümümüzü sağlamayı içeren bir gelişim alanıdır. Bu durum, iletişim alışkanlıklarımızı değiştirmeden kendimizi bıraktığımız bir konfor alanının tam tersidir. Romantik İlişki kişisel dönüşümümüz için öğretici bir fonksiyonu olan, sürekli yeni bir şeyler öğrenmemizi sağlayan bir okul gibidir.
Mit 3. İyi bir ilişki kendiliğinden oluşur, beni yormamalıdır.
Hiçbir romantik ilişki emek ve zorlanma olmadan kendiliğinden huzur içinde devam edemez. Romantik ilişkinin bireysel yaşantımızdaki fonksiyonu tam olarak burada devreye girer. Romantik ilişki, iki tarafın da için kendi merkezlerine ve gelişimlerine yönelerek emek vermesi gereken ortak ruhsal bir alandır. Yeni doğan bir bebeğin büyütülmesi ne kadar emek ve enerji istiyorsa romantik ilişki de kendisini doğuran iki kişiden aynı emek ve çabayı ister. Bu emek ve çaba ne kadar devamlı olursa, romantik ilişki de aynı şekilde iki kişiye olumlu enerjisini ve huzurunu geri iletir.
Mit 4. Partnerim ruhsal olarak benden daha sorunlu, sorunlarımız çoğu onun yüzünden oluyor.
Romantik ilişki derinlerine inildikçe kendi katmanlarını gösteren üç boyutlu bir resim gibidir. İlişkide kimin daha ‘sorunlu’ olduğunu aramak boşuna bir çabadır. Romantik ilişki hemen hemen aynı boyutta kişisel farkındalığa sahip iki kişinin kimyasal uyumuyla oluşmuştur. Yani ben neysem partnerim odur. O neyse ben de oyum. İlişkiye ilk baktığımızda gördüğümüz resim ile ilişkinin derinlerine indiğimizde gördüğümüz resim birbirinden farklıdır. İşte bu nedenle romantik ilişkinin yasası olarak şunu kabul etmemiz gerekir ki; eğer ortada bir sorun varsa, sorunun sorumluluğu, etki-tepki mekanizması gereği %50-50’dir. Her iki partner de bu yasayı kabul ederse, ilişkiyi suçlama enerjisinin yükünden kurtarmış olur.
Mit 5. Çift terapisine ‘sorunlu’ çiftler gider.
Bu, ‘’terapiye sorunlu kişiler gider’’ mitiyle aynı inanca sahip bir anlayıştır. Çift terapisine sorunlu çiftler gitmez, ilişkinin kendilerine verebileceği yaşam enerjisine ulaşmak isteyen çiftler gider. Tıpkı terapiye ‘sorunlu’ değil; farkındalığı yüksek kişilerin gittiği gibi… Romantik ilişkiyi kurmak ve sağlıklı bir şekilde muhafaza etmek gerçekten emek ve çaba isteyen bir durumdur. Bunun yollarını araştırmak ve ilişkinizi güçlendirmeyi öğrenmek için motive olmak belli bir düzeyde farkındalığı gerektirmektedir. Terapiye bu düzeyde farkındalığı olan çiftler başvurur ve sürece bu farkındalık sayesinde devam ederler.
Bu konu hakkında nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız veya uyguladığınız yöntemler işe yaramıyorsa çift terapisi hizmetlerimiz hakkında detaylı bilgiye bağlantıdan ulaşabilir, merkezimizden randevu almak için buradan bizlere erişebilirsiniz.
Uzman Psikolog Nazlı Kalkan
Bireysel ve Çift Terapisti