Evlat edinme, kökeni çok öncelere dayanan, günümüzde ise sıklıkla başvurulan çocuk sahibi olma yollarından biridir. Bu sayede bir çocuk güvenle büyüyeceği bir yuvaya sahip olmakta, diğer taraftan bir aile ömür boyu sevgilerini paylaşabilecekleri bir evlat sahibi olmaktadırlar.
Evlat edinme sürecindeki ailelerin psikolojisi bu durumda nasıl etkilenmektedir?
Genelde çocuk sahibi olamayan aileler, evlat edinmeye karar vermeden önce, uzunca süren kaygı, tereddüt ve karamsar bir evreden geçmişlerdir. Bu aileler, çocuk sahibi olabilmek için uzun süre çaba gösterip beklemiş ebeveynlerdir. Uzun süren mücadelelerden, tıbbi ve psikolojik tedavilerden, büyük hüsranlardan sonra böyle bir karar vermişlerdir. Bu kararı verinceye kadar çift olarak aralarında konuyu uzun süre ölçüp biçmişler, yakın çevre tarafından suçlanma, anlaşılamama gibi tepkilerle karşılaşmışlar, kaygı ve endişe içinde karar vermekte zorlanmışlardır. Bu kararsızlığın nedeni, şüphesiz evlat edinecekleri çocuğun geçmişinin bilinmemesinin yarattığı endişedir. Her ne kadar bu endişeler çocuğun evlat edinilmesi ile kısmen azalsa da tam anlamıyla sonlanmaz. İlerleyen süreçte evlat edinen aile evlat edinilmiş çocuğun gerçeğini ve hikayesini çoğu zaman saklamak ister. Bunun bir sır olarak kalması gerektiğine inanırlar. Kendisine ve yaşama dair çok fazla bilgi başından itibaren çocuğa aktarılırken, çocuğun biyolojik anne babası kendileri değil de başkası olduğu bilgisinin aktarılması mümkün olduğunca ötelenir. Genellikle çocuğun aralarında biyolojik bir bağ olmadığını öğrendiğinde çocuklarıyla kurdukları ilişkinin zarar göreceği gibi birtakım endişeler yaşarlar. Halbuki aralarında biyolojik bir bağ olmamasına rağmen bir çocuğa bağlanabilen, sevebilen ve sahiplenebilen bir aile bu bağların biyolojik olmadan da gerçekleşebileceğini bilen ailedir.
Çocuk gerçek hikayesini bilmeli midir?
Birçok uzman evlat edinilen çocuğun kendi hikayesini bilmesi gerektiği noktasında hemfikirdir. Evlat edinilmiş çocuklar kendilerine anlatılmasa bile kısmen bu durumu zaman zaman sezinlerler ve deneyimlerler. Çocuğun biyolojik ebeveyninden başka bir ebeveyne geçiyor olmasını sahiplenen ailenin travmatik olarak değerlendirmek olasıdır; ancak asıl travma çocuğun sahip olduğu gerçek hikayenin evlat edinen ailenin zihninde travmatik olarak yorumlanması ve yansıtılmasıdır. Çocuğun gerçek hikayesinin yetersiz dillendirilmesi ya da hiç dillendirilmemesidir. Asıl travma evlatlık edinilmeleri değil, evlat edinen yeni ebeveynlerinin ve çevresinin çocuğun hikayesini trajik ya da fazlasıyla dramatik bulmasındandır.
Evlat edinilmiş çocuğun kendi hikayesini öğrendikten sonraki esas zorluğu ise iki ebeveyn çiftinin birden hikayesinin içine nasıl yerleştirebileceğini ona kimsenin tam olarak söyleyememesidir. Burada yaşanan bir diğer zorluk ise evlat edinen ailenin de bu noktada yetersiz bir destek sağlamasıdır. Evlat edinen aile de bu konuda yeni ve anlamlı bir hikaye oluşturamıyorsa çocuk da zorlanacaktır.
Evlat edinildiğini çocuğa ne zaman açıklamalı?
Bir çocuğun evlat edinildiğini söylemek için uygun bir yaş ya da zamanlama yoktur. Önemli olan evlat edinen ebeveynlerin bu durumu anlatabilecek düzeyde iletişimlerinin yeterli olduğu ve çocuğun açıklandığında bu gerçekliği anlayabilecek gelişimde olduğu bir dönemde söylenmesidir. Tek bir söyleme girişimi ile de halledilecek bir durum da değildir. Birden çok kereyi, açıklama açısından çeşitliliği, sayısız kez, belki ömür boyu sürecek olan bir süreci kapsayabilir. Bu açıklamanın sonrasında çevrenin de bu bilgilere sahip olması, ilerleyen süreçte okulunun ve çevresinin de bilmesinin faydalı olduğu açıktır. Çocuk bu durumun utanılacak ya da gizlenecek bir durum olmadığının bilincinde olmalıdır.
En acı hakikat en masum yalandan daha az zararlıdır. Hakikat ruhsal ve zihinsel gelişimin sağlıklılığın vitaminidir. Sanıldığı gibi evlat edinilmiş kişinin gerçek hikayesi kişiyi zannedildiği kadar yaralamaz. Fakat içimizde tutulan sırlar çocuğu güçsüzleştirir. Anne babanın biyolojik bağının eksikliğini giderecek olan asıl bağ simgesel bağdır. Sırlar bu bağları zedeler ve zayıflatır.
Özetle; evlat edinilen çocuk, kendi hikayesinin trajik algılanmadığı, sırlarla ve utanç duygusuyla yetiştirilmediği, sevgi ve ilgi gördüğü bir ortamda mutlu ve huzurlu bir şekilde yetişecektir. Onları sahiplenen aile de bir çocuk sahibi olmanın verdiği mutluluğu yaşamış olacaktır.
Bu konu hakkında nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız veya bu konuda desteğe ihtiyaç duyuyorsanız çocuk ve ailelere yönelik psikoterapi hizmetlerimiz hakkında detaylı bilgiye bağlantıdan ulaşabilir, merkezimizden randevu almak için buradan bizlere erişebilirsiniz.
Aysun Erol
Çocuk ve Ergen Psikoloğu