Neden Bazen Gereğinden Fazla Tepki Veriyoruz?

Neden Bazen Gereğinden Fazla Tepki Veriyoruz?

Eski Yaralarımız Nasıl Oluştu?

Travmatik anılarımızın oluşturduğu yaralarımızı, yakın ilişki halinde olduğumuz kişi ile yaşadığımız duygusal bir deneyim sayesinde fark edebileceğimizden bahsetmiştik. Farkında olmadığımız herhangi bir travmatik anımızla ilgili duygusal hassasiyetimizi vücudumuzda varlığından haberdar olmadığımız açık bir yaraya yanlışlıkla dokunulmasına verdiğimiz tepkiye benzetmiştik.

Peki varlığını fark ettiğimiz böylesi bir yara nasıl oluşmuştur, orada nasıl var olur?

Beynimizin yaşadığımız yaşantılarımızı işlemlememizi sağlayan bir merkezi vardır. Bu merkezin çalışma prensibi aslında bağırsaklarımızdakine benzer bir sistem gibi çalışır.

Yediğimiz bir besini hayal edelim. Yediğimiz herhangi bir yiyecek, dişimizle çiğnediğimiz andan itibaren vücudumuz için işlenebilecek bir yapıtaşına dönüştürülmek üzere işlenmeye başlar.

Anılarımız ve deneyimlerimiz de böyledir, onlar da yaşadığımız ‘o an’ dan itibaren beynimiz tarafından bir tecrübe ve öğrenmenin parçası olarak dönüştürülmek üzere işlemlenmeye başlanır. Nasıl ki; sindirim sürecinde işe yarayan vitaminler ve diğer yapıtaşları kana, hücrelere ve vücudun diğer yapılarına gönderilerek fiziksel gelişimizi ve hayatta kalmamızı sağlar; anılarımız da beynimiz tarafından bu işlemleme faaliyeti ile tecrübe yapıtaşlarına dönüştürülerek bizim hayatımıza yeni bir öğrenme ile devam ederek adapte olmamızı sağlar. Hayata uyumlu bir şekilde tutunmamızı sağlayan beynimiz, bu adaptif bilgi işleme sürecini gerçekleştirirken, aynı sindirim sisteminde besinlerin işe yaramayan posasının atılması gibi anı ile ilgili işe yaramayan detayları da bilinçdışının uçsuz bucaksız kuyularına atar.

Yani yediğimiz bir besin sayesinde DNA’mıza gönderilen proteinler gibi yaşantılarımız yoluyla da bu hayattan dersler çıkartır ve bir sonraki deneyimizde daha güçlü olmak için öğrenir ve hayatta kalmak için uyum sağlayarak, yeni deneyimlerimizle her seferinde yeni bir ‘ben’ inşa ederiz. Zor bir yaşantıyı deneyimlerken bunu söylemenin hiç de kolay olmadığını biliyorum ancak, bu adaptif bilgi işleme sürecimizin çalışma prensibine göre ruhumuz için ne kadar acı verici olsa da her bir deneyim hayata uyumlanma gücümüz için, yeni bir öğrenmeye vesilen olan yeni bir tecrübedir.

Ancak beynimizdeki bu adaptif anı işlemleme merkezimiz beklendiği gibi çalıştığı sürece…

Bilgi işleme süreci sindirim faaliyetinde olduğu gibi her halükârda çalışır ama nasıl çalışır?

İşte geçmişte yaşamış olduğumuz duygu yükü bizim taşıyabileceğimizden fazla olan bir yaşantı olduğunda yani yoğun bir korku, yoğun bir hayal kırıklığı veya üzüntü yaşadığımız bir olayın sonucunda bu faaliyet kaotik çalışır. Ters giden bir sindirim faaliyetinde besinin gereksiz posasının hücrelere gönderildiğini ve vücuda lazım olan proteinlerin idrarla atılmasını düşünelim.

İşte beynin adaptif anı işleme merkezi de yoğun bir duygu yükü olan bir yaşantıyı işlemlemeye çalışırken hayata uyumumuzu sağlayacak olan, adaptif inançlar yerine, yoğun  tepkiler verebileceğimiz çarpıtılmış temel inançları, o anının duygu yüküyle birlikte bir paket olarak hayatta kalma rehberi çekmesinde güçlü bir prensip olarak saklar.

Ve dünyayı artık o çarpıttığımız temel inanç gözlüğüyle deneyimlemeye başlarız.

Terapide ne yaparız?

Terapide saklanan bu çarpıtılmış temel inanç bizi travmatik anıya götürebilecek karanlıktaki ip gibidir. İpi tutarak bu çarpıtılmış emrin bilinçdışına ne zaman verildiğini birlikte bulmaya çalışırız.

Emdr veya deneyimsel terapi metodlarıyla inancın oluşturulduğu anının duygusunu ve o yaşantıyı yeniden ele alırız.

Yani dış dünyayı görmeyen bilinç dışına ‘artık bitti, şimdi buradasın.’ deriz.

Ve bugünkü deneyimleriniz yoluyla bu temel inancın tersi olabilecek davranışlarınızı cesaretlendirerek, bilinç dışınıza çok minik adımlar attırmaya çalışırız. Tabi dönüşüm süreci hızlı ve kolay olmaz. Bazen zorlayıcı olur. Dönüşürken yaşadığınız sancılar ve zorlanma tepkileri de terapi sürecinin bir parçasıdır. Bu dönüşüme yolunda kalmak istediğiniz sürece, terapistiniz bu zorlanmalarınızı göğüslemeye ve sizinle birlikte yürümeye gönüllüdür.

Nazlı KALKAN

Bireysel/Çift/ Cinsel Sorunlar / Yazar