Karantina Günlerinde Çift İlişkisi – Dışarı çıkmanın oldukça riskli olduğu ve zorunlu haller dışında tüm aile fertlerinin evlerde kaldığı bu dönem, hem bireysel hem de çift süreçleri açısından oldukça zorlayıcı durumları da beraberinde getirmektedir.
Hem bireysel hem de çift sürecinde ortak olan en önemli zorlayıcı faktör strestir. Gerek dışarıdaki belirsizlik, gerek evde gelişen yeni durumlar ve yaşanabilecek olası gerginlik durumlarında uzaklaşma ihtimalinin bir süreliğine ortadan kalkmış olması, stres faktörünü besleyen en önemli unsurların başında gelmektedir. Çift sürecine baktığımızda ise görülen oldukça önemli bir gerçek vardır. O da; karantina döneminden önce güçlü olan ilişkilerin bu süreçte ayakta kalabildiği ve süreci iyi yönetebildiği; ancak karantina döneminden önce işlerin pek de yolunda gitmediği ilişkilerin bu dönemden yara alarak çıktığı, ilişkilerdeki anlaşmazlıkların hızlıca tırmandığı, ilişkinin giderek yıprandığı hatta varsa ilişkilerdeki hem fiziksel hem de psikolojik şiddetin giderek tırmandığıdır. Bu duruma gösterebileceğimiz en iyi örnek karantina süreci bir süre önce biten Çin’den gelmektedir. Karantinadan sonra mahkemelerin açılmasıyla birlikte rekor sayıda boşanma talebi artışı gözlenmiştir.
Karantina günlerinde çift ilişkisi sürecini yönetebilmek ve zaten yüksek olan stres seviyesini azaltabilmek için ilk adımı en temelden atmamız gerekmektedir. Bunlar günlük olağan işlerimizin yer aldığı rutinlerimizi düzenlemektir. Örnek vermek gerekirse bunlar; temizlik ve hijyen ile ilgili rutinler, ev işleri, market ya da pazar alışverişi rutinleri, iş ve çalışma saati rutinleridir. Ritüeller yapılması basit işler gibi görünse de düzenlenemediği ve kontrol edilemedi durumlarda zihnimizde kaosu kolaylıkla tetikleyebilen işlerdir. Dolayısıyla stres ve kaosun içinde nefes alabilecek alanı yaratabilmek için ritüellerin düzenlenmesi gerekmektedir.
Diğer yandan bir ilişkiyi güçlü tutmak ve bu süreçten yara almadan çıkmasını sağlamak için günlük olağan işlerin düzenlenmesinden fazlasına ihtiyaç vardır. Bu da çiftler arasındaki duygusal teması sağlamaktır. Güçlü ilişkilerin en belirgin özelliklerinden bir tanesi tarafların birbirlerini iyi tanımasıdır. Ancak geçirmekte olduğumuz bu süreç özellikle çiftlerin kendi aralarındaki bilgileri güncellenmesi gerektiği bir süreçtir. Bunun için çiftler sohbet ederken özellikle açık uçlu soruları tercih etmelidir; çünkü bu zorlu günlerde değişen birçok bilgi mevcuttur. Açık uçlu sorulara örnek vermek gerekirse; “bu süreçte seni en çok rahatlatan şeyler neler”, “şu anda yönetmekte zorlandığın noktalar neler”, “bütün bu süreç bittiğinde neleri farklı yapacaksın”, “şu anda gelecekle ilgili stres yaptığın neler var”, “bu sürecin sonunda kendin için hayalini kurduğun herhangi bir şey var mı”, “bu süreç bittiğinde yapmak istediğin ilk şey nedir”…gibi sayısını çoğaltabileceğimiz daha birçok soru ilişkiyi besleyecek ve çiftlerin arasındaki duygusal teması arttıracaktır.
Diğer yandan bütün aile fertlerinin bir arada olmasıyla birlikte gerginliğin kaçınılmaz olduğu bu dönemde maalesef eleştiri ve suçlamaların da dozunun hayli arttığını ve bunun sonucunda da ilişki içinde daha derin yaralar oluşturduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla bu eleştirilerin açtığı yaraların onarılması sağlanmalıdır. Bunun için çiftlerin birbirlerini takdir etmeyi, yapılan her olumlu hareket için teşekkür etmeyi ve birbirlerinin ihtiyaçlarını önemseyerek hareket etmeyi unutmamaları gerekmektedir. Bununla beraber tansiyonun çok yükseldiği durumlarda ise tarafların mümkün olduğunca evin uzak köşelerine gidip, birbirlerine sakinleşebilmek için zaman vermeleri gerekmektedir. Dönemsel ya da anlık çatışmaların üzerine herhangi bir konuşma yapılmadan kapatıldığı durumlarda ise; bu tartışmaların kalıcı izler bıraktığını söyleyebiliriz. Bundan dolayı yine çiftlerin sakinleştikten sonra yaşanan tartışma üzerinde birkaç soru ile kısıtlı kalsa dahi konuşabilmeleri gerekmektedir.
Sonuç olarak; yaşanan bu süreçteki bilinmezlik ve kaosun kişiler üzerinde yarattığı kaygı ve stresi göz önünde bulunduracak olursak; tarafların biraz nefes alabilmesi adına yapılabilecek en rahatlatıcı konuşma konusu ise “Hayaller” olacaktır. Hayalleri konuşmak daha çok umut duygusunu da beraberinde getirdiğinden ilişkiyi beslemek adına iyi bir yöntem olacaktır. Hatta çocuklu ailelerde bu aktiviteyi çocuklarla bir aradayken yapmalarını, onlara da hayallerini sormalarını önermekteyiz.
Belirsizliğin, stresin, kaygının ve kaosun bittiği; yeniden umut dolu olduğumuz günlerde görüşmek dileğiyle.