Çocuğunuzun davranışını değiştirmeyi düşündüğünüzde, iyi davranışı arttırmaya, kötü davranışı ise azaltmaya odaklanırsınız. Eğer bu şekilde düşünürseniz, asıl hedefinizi, yani iyi huylu bir çocuk sahibi olmayı aklınızdan çıkarmazsınız. Sizin rolünüz iyi birer ana-baba olmaktır, disiplin sağlayan bir hakim ya da jüri olmak değil. Ebeveyn olmak demek, çocuğunuza iyiyi kötüden ayırmayı, nasıl iyi olunacağını ve nasıl kötü olunmayacağını öğretmek demektir.
Çocuğunuzun istediğiniz şeyi yapmasını sağlamak
Çocuğunuzun istediğiniz şeyi yapmasını sağlamanın pek çok yolu vardır. Burada denenmiş ve doğru birkaç yöntem anlatılacaktır:
Pekiştireç
Pekiştireç (buna ödül de diyebiliriz), çocuğunuzun istediği şeyi yapmasını sağlayacak en iyi yoldur. Pekiştireç iyi davranışı çoğaltır. Çocuğunuzu doğru yaptığı şeyler için ödüllendirin. Bu iyi davranış, yemeğini kaşıkla düzgün bir şekilde yemek ya da kütüphanede sessiz durmak olabilir. Herkesin içinde bile olsa, onu ödüllendirmekten çekinmeyin. Teşvik çocuğunuzun iyiyle kötüyü ayırmasına yardımcı olur ve her zaman işe yarar.
Çocuğunuz nelerden hoşlanıyor? Çocuğunuzu ödüllendirmek kolay gibi görünebilir, ancak her çocuk farklı şeylerden hoşlanır. Onun nelerden hoşlandığını ve hoşlanmadığını belirlemeniz gerekir. Bir çocuk için eğlenceli ve ilginç olan bir şey, başka bir çocuk için kötü ya da korkutucu olabilir. Çocuğunuz gıdıklanmaktan mı hoşlanıyor yoksa saklambaç oynamayı mı tercih ediyor? Belki çocuğunuzun çok sevdiği bir oyuncağı ya da sizin çıkardığınız ve onu hep güldüren çok sevdiği bir ses vardır. Çocuğunuz nelerden hoşlanır? Onu ne heyecanlandırır? Bunları öğrenmek için sadece gözlemlemeye biraz vakit ayırmanız gerekecek.
Övgü: Övgü hakkında söylenecek çok şey vardır. Övgü oldukça etkili bir davranış yönetim aracıdır. Övgüye pek fazla zaman harcamayız, oysa birisi size güzel göründüğünüzü söylediğinde veya yaptığınız bir şeyi takdir ettiğinde ne kadar hoşunuza gider. İnsanlar genellikle eşlerinin ya da sevgililerinin kendilerine çok az güzel şey söylediğinden yakınırlar. Çocuğunuzu da bundan mahrum etmeyin. Ona, iyi olduğunu söylemek için fırsatlar yaratın. İyi yönlerinden söz edin. Çocuğunuza onunla ne kadar gurur duyduğunuzu söyleyin.
Bazıları çocuğu çok övmenin, şımarmasına neden olacağını iddia eder. Onu odasını temizlemek ya da yemek masasında uslu durmak gibi zaten yapması gereken herhangi bir şey için ne övün ne de ödüllendirin, derler. Oysa çok fazla övmenin ya da sevmenin hiçbir sakıncası yoktur. Çocuğunuz doğru şeyi yapması için cesaretlendirildiğinde daha başarılı olacaktır.
Zaman ayırmak: Çocuğunuza nasıl davranması gerektiğini öğretmenin mükemmel yollarından biri de, doğru davranışı göstermesi için ona zaman ayırmaktır. Örneğin beraber boyama yapmak uygun davranışı sergilemesi için ona fırsat sağlayacaktır. Ayrıca birlikte geçirdiğiniz zaman süresince yaptığı şey hakkında olumlu yorumlar yapın. İyi yaptığı şeyleri mutlaka belirtin.
Ödüllendirme (bir başka deyişle rüşvet): Rüşvet pek hoş bir etki bırakmaz. Fakat yine de çocuğunuzun ödüllendirilmesi işe yarayabilir. “Oyuncaklarını toplarsan, dışarıda oynayabiliriz.” “Markette uslu durursan pizza yemeye gidebiliriz.” Ödülü yararınıza kullanmak için önemli olan, çocuğunuza sadece istediğiniz davranışı net bir şekilde gerçekleştirdiğinde bir ödül vermenizdir. Markette kötü davranış sergilediği halde onu yine de pizzacıya götürmek, ona ne yaptığının önemli olmadığı, her şekilde istediği şeyi elde edebileceğini öğretecektir. Bu yöntem yetişkinlerin dünyasında işe yaramadığı gibi çocuğunuz için de bir yarar sağlamayacaktır.
Olumlu davranış şeklini öğretirken, çocuğunuzun göstermesini istediğiniz davranışını ona net bir şekilde söylemelisiniz. “Uslu ol” demek çocuğa pek bir şey ifade etmez. “babanın yanından ayrılma”, “sessiz ol” ya da “hiçbir şeye dokunma” gibi ifadeler daha açıktır. “Okula gitmek için hazırlan” çok net değildir. “Üstünü giy, kahvaltını yap, çantanı al ya da kabanını giy” gibi komutlar vererek yapılması gerekeni net bir şekilde ifade etmek daha iyi olur.
Ödüller davranışa uygun olmalıdır. Küçük davranışlar küçük, büyük davranışlar büyük ödül gerektirir. Ayrıca kısa süreli ve uzun süreli hedefler oluşturabilirsiniz. Genel kural, çocuğunuz ne kadar küçükse, hedefin o kadar kısa olmasıdır; yani küçük çocuklar için, iyi davranış ile ödüllendirme arasında geçen zaman kısa olmalıdır. Çocuğunuz tuvaleti her kullandığında ona küçük ödüller verin. Bunu bir hafta boyunca devam ettirdiğinde ona çok istediği bir oyuncağı alın. Aynı şeyi diğer davranışları için de uygulayın. Günlük ve haftalık hedefler belirleyin.
Makul seçenekler sunun: Küçük çocuklar hayatlarında çok az kontrole sahiptirler. Yemesi söylendiği zaman yer, uyuması söylendiği zaman uyurlar. Oysa çocuklar, çoğu yetişkin gibi kontrol sahibi olmayı severler. Bu nedenle çocuğunuza her fırsatta seçenekler sunun. Tabii ki bu seçenekler sizin açınızdan da makul olmalıdır. “Uyumak istiyor musun?” yerine, “Şimdi mi, yoksa beş dakika sonra mı yatmak istersin?” diye sorun. Böylece çocuğunuz hem biraz kontrol hissetmiş olur, hem de onu yatmaya kolayca ikna etmiş olursunuz. “Havuç mu yoksa bezelye mi yemek istersin?” seçeneği, çocuğunuzun her durumda sebze yemesini sağlayacaktır.
Cevabını bildiğiniz sorular sormayın: Gerçekten bir karar vermesini istemediğiniz zaman ona soru sormayın. Sorular çocuğunuza hayır deme fırsatı verir. “Oyuncaklarını toplamak ister misin?”, “Uyumak ister misin?” Bir düşünün; siz çocuk olsaydınız bu sorulara cevabınız kesinlikle hayır olacaktı. O zaman çocuğunuzun cevabına uymaktan ya da emir vermekten başka çareniz kalmayacaktır. Eğer çocuğunuzun seçim hakkı yoksa, ona böyle bir hak vermeyin. İsteklerinizi soru olarak değil, istek olarak belirtin.
Mantıklı kurallar ve mantıklı talepler: Ana-babalar için diğer bir sorun da saçma kurallar koymalarıdır. Mantıksız kuralları uygulamak ya zor ya da imkansızdır. Mantıklı kuralları oturtmak zaman alır ancak yapılabilir. Bir yaşındaki çocuktan ayısını sandalyesine koymasını istemek mantıklıdır. Biraz zaman alır, ama bu yaştaki bir çocuk tarafından yapılabilir. İki buçuk yaşındaki bir çocuktan da ayakkabılarını getirmesini istemek mantıklıdır. Fakat iki yaşındaki bir çocuktan, üst kata çıkarak giysilerini bulup giyinmesini ve dişlerini fırçalamasını beklemek mantıksız bir taleptir. Bu istek bu yaştaki bir çocuğun kapasitesini aşar. Ve oldukça fazla şeyi kapsamaktadır. Çocuğunuz daha üst kata çıkarken yapması gereken diğer şeyleri unutabilir. Bunun sonucunda pes edip oyun oynamaya başlayacaktır. On dakika sonra onu neşeli bir şekilde oyuncaklarıyla oynarken bulduğunuzda sinirleneceksiniz. Bu onun itaatsiz oluşundan değil, istediğiniz şeyin onun için çok fazla olmasından kaynaklanır. Bir çocuktan yapması beklenen şeyler, onun anlayabileceği bir dil kullanılarak ve basit şekilde ifade edilmelidir.
Çok kural koymayın: Çocuğunuzun sizi deneyeceğinden hiç şüpheniz olmasın. Çocuklar onlar için konulan kuralların çoğunu test edeceklerdir. Çünkü üzerinde ısrar ettiğiniz kuralın, gerçek bir kural olduğundan emin olmak isteyeceklerdir. Çocukların kuralları test etmek için kullandıkları birçok yöntem vardır. Kuralı ya da en azından bir bölümünü çiğneyecek, eleştirecek, direnecek, ağlayacak, bağıracak, hatta sinir krizi geçireceklerdir. Bunu savaşmak için yapmazlar. Kuralın kesin olduğundan emin olmak için yaparlar. Çocuğun sizi test edeceğinizi bilirseniz, teste daha iyi hazırlanır ve bunun kişisel bir saldırı olmadığını anlarsınız.
Bu yüzden en iyisi az kural koymaktır. Çocuğunuza gün içinde kaç tane emir verdiğinizi aklınızda tutmaya çalışırsanız yandınız. Bir yanda çocuğunuz kuralları test ederken, öte yanda siz verdiğiniz her emrin akıbetini takip etmeye çalışırsanız, çocuğunuzun kurallara uyması muhtemelen olanaksız hale gelir. Sonuç olarak çözüm, mümkün olduğunca az kural koymaktır. İşe kendiniz için bir kural koyarak başlayın: Her problem için kural koymayın. Bu işe yarayacaktır.
Ceza
Çocukları yanlış bir şey yaptığında, çoğu ana-babanın ilk tepkisi onu cezalandırmak olur. Bu ceza; azarlamak, haklarını elinden almak, tokat atmak ya da odasına göndermek olabilir. Kızgınlık anında ceza uygun çözüm gibi görünebilir, fakat uzun vadede pek işe yaramaz.
Ceza nadiren işe yarar: Ceza, çocukların ya da aslında her hangi birinin davranışlarını değiştirmede pek etkili olmaz. Cezayla kendi aranızdaki ilişkiyi bir düşünün. Ana caddede arabanızla gittiğinizi hayal edin. Hız limiti saatte 60 kilometre. Ama etrafınızdaki bütün arabalar saatte 70 kilometre hızla, hatta daha süratli gidiyor. Bunu neden yapıyorlar? Muhtemelen herkes ceza alabileceğinin ve çok yüksek bir bedel ödemek zorunda kalacağının bilincinde; ama bu bilinç hızı engelliyormuş gibi görünmüyor. Şimdi kendinizin saatte 70 kilometre hızla gittiğinizi hayal edin. Tam caddeyi dönerken polise yakalanıp 150 TL’lik bir ceza yediniz. Biraz homurdandıktan sonra cezayı mecburen ödediniz. Yine sürat yapar mısınız? Eminim yapacaksınız, ama asla yakalandığınız caddede değil. İnsanların davranış şekli budur. Ceza sayesinde davranışlarını değiştirseler bile, bu sadece derslerini aldıkları durumlara özel bir değişim olacaktır.
Ceza uygun davranışı öğretmez: Çocuğunuzun hiçbir şey bilmediği ve ona her şeyi öğretmesi gereken kişinin siz olduğunuz gerçeğinin farkına vardığınız bir an gelecektir. Ona kendi kendine giyinmeyi, telefonda nasıl konuşacağını, markette nasıl davranacağını ve benzeri pek çok şey öğretmek zorundasınız. Bu oldukça korkutucu görünebilir. Ama ceza ona ne yapması gerektiğini değil, sadece ne yapmaması gerektiğini öğretir.
Figen Hanım bunu mobilyaları boyayan kızı Aylin ile uğraşırken fark etmiş. Onu ilk defa masayı boyarken gördüğünde azarlamış. Bir dahaki sefer Aylin mutfak tezgahını boyamış. Bu kez Figen Hanım boya kalemlerini elinden almış. Daha sonra Aylin duvarı boyadığında, onu “yaramazlık sandalyesine” oturtmuş. Bu durumda Aylin’in mesajı almadığı ortada, ceza işe yaramıyor. Oysa Aylin’e boyamanın yalnızca kağıt üzerinde yapılabileceğinin öğretilmesi gerekiyordu. Bir yetişkin için gayet açık olan şey, küçük bir çocuk için anlaşılır olmayabilir. Doğru şeyin gerçekten ne olduğunun Aylin’e öğretilmesi gerekliydi.
Pataklamak işe yaramaz: Çocuğunuzu tokat atarak ya da pataklayarak cezalandırmak en basit cezadan bile daha az etkilidir. Tokat atmak ya da dövmek, genellikle çocuğunuzun gösterdiği ısırmak ya da vurmak gibi gerçekten kötü bir davranışa karşılık olarak yapılır. Bu davranışından dolayı çocuğunuza tokat atarak, ona, vurmanın bazen doğal olduğunu ve birinin istemediğimiz bir şey yapmasını engellemede etkili olduğunu öğretirsiniz. Çocuğunuzun yapmasını istemediğiniz bir davranışına istemeden örnek olursunuz. Çocuğunuza tokat atarak başkalarına vurmaması gerektiğini söylüyorsunuz. Oluşan karmaşayı hayal edin. Çocuğunuz söylediklerinizden çok yaptıklarınızla öğrenecektir.
Cezanın etkisi kısa sürer: Cezanın kötü bir yönü de ancak kısa vadede işe yaramasıdır. Uzun vadeli bir çözüm değildir. Birkaç dakikalığına ya da bir öğle vakti boyunca işe yarayabilir, ama çocuğunuzun bir sonraki gün ya da haftaki davranışında değişiklik yaratmayacaktır. Bunun nedeni cezanın çocuğunuza doğru bir davranış değişikliği öğretmemesidir.
Çocuğunuzun yatağını ya da odasını ceza için kullanmayın: Kötü davranış yüzünden çocuğu beşiğine-yatağına yatırmak ya da odasına yatırmak pek çok ana-babanın düştüğü bir hatadır. Bu iyi bir tutum değildir, çünkü çocuğunuzun odasını veya yatağını ceza ile ilişkilendirmesini herhalde istemezsiniz. Çocuğunuz hatalı davrandığında onu gönderebileceğiniz en basit yer beşiği ya da odasıdır. Bu ceza ondan zaman çalar, sizden uzak tutar ve güvende olmasını sağlar. Ama ne yazık ki bu yöntem uyku problemlerine yol açabilir. Çünkü onu gece yatağına koyduğunda veya odasına gönderdiğinizde cezalandırıldığını düşünecektir.
“Hayır” demek
Ana-babalar için hayır demek zor olabilir, fakat bu sıkça yapılması gereken bir şeydir. Bazı durumlarda hayır demek en iyisidir. Öncelikle hayır dediğinizde, gerçekten hayır deyin. Net bir ses tonuyla söyleyin ve tavrınızı sürdürün. İkinci olarak, sakin olun. Siz ne kadar sakin olursanız çocuğunuz da ciddiyetinizi o kadar iyi anlayacaktır. Kontrolünüzü kaybederseniz çocuğunuz da kaybedecektir. Son olarak daha önce de pek çok kez bahsedildiği gibi, tutarlı olun. İlk ve ikinci seferde hayır dediğiniz bir şeye, dokuzuncu seferde de hayır demelisiniz.
Çocuğunuza yanlış bir şey yaptığını söylediğinizde, çocuğunuzun karakteriyle ilgili değil, davranışı ile ilgili yorum yapmaya dikkat edin. Çocuğunuza kötü birisi olduğu için değil, bardağı fırlattığı için üzgün olduğunuzu açıkça belirtin. Ona “sen kötü bir çocuksun,” yerine, “bardağını yere atma,” deyin. Çocuğunuza kendisinin değil, yaptığının kötü bir şey olduğunu söyleyin. Ona kötü, tembel, işe yaramaz ya da aptal gibi şeyler söylemeniz olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Bu tür bir davranış her şeyden önce çocuğunuzun özgüvenini zedeler. Çocuk kendi değerini büyük ölçüde ana-babasının düşüncelerine göre oluşturur: Eğer, annem ya da babam benim kötü olduğumu düşünüyorsa, o zaman ben kötüyüm (aptalım ya da tembelim), diye düşünecektir. Hayatla başa çıkabilmek için çocukların mümkün olduğunca fazla güvene ihtiyacı vardır. Bu taktiğin işe yaramamasının bir diğer nedeni de çocukta şartlanma oluşturmasıdır. Eğer çocuğunuza tembel olduğunu söylüyorsanız, neden oyuncaklarını toplama zahmetine katlansın ki? Çocuğunuza göre ne yaparsa yapsın onun hakkındaki düşünceniz değişmeyecektir. Çocuk kişiliğini değiştiremeyeceğinin ama davranışlarını değiştiremeyeceğinin farkındadır. Bu yüzden, çocuğunuza yavaş olduğu için değil, yavaş giyindiği için kızdığınızı mutlaka anlatın.
Ceza Yerine Mahrumiyet
Çocuğunuz istediğiniz olumlu davranışı sergilememeyi ya da istemediğiniz olumsuz davranışı sergilemeyi seçiyorsa net bir şekilde bunun neye sebep olacağını açıklayın. Örneğin; “Yemek yerine gofret yemeyi seçemezsin, eğer gofret yemek istiyorsan önce yemeğini yemelisin,” gibi ya da “tablette oyun oynamak istiyorsan, önce okul ödevlerini bitirmen gerekli,” gibi örnekler verilebilir. Bu şekilde ceza yerine, ödülden mahrum bırakma yöntemiyle çocuğunuzun olumlu davranışı gerçekleştirmesi için ona fırsat yaratmış olursunuz. Bu noktada kararlı olmanız, çocuğunuzun ısrarlarına dayanabilmeniz ve kuralda sabit kalmanız önemlidir.
Mola Zamanı
Mola zamanı çocuğunuz şiddet eğilimi gösterdiğinde uygulayabileceğiniz bir tekniktir. Eğer çocuğunuz öfkelenip kendisine, çevresine ya da size karşı fiziksel şiddet göstermeye başladıysa, onu soğukkanlılıkla kucağınıza alın (yüzü size değil karşıya bakar ters şekilde olmalıdır) ve sarın (bu sarılma ne onun kaçacağı kadar gevşek, ne de canını yakacak kadar sıkı olmalıdır). Bu şekilde otururken sakince ona: “Biliyorsun, ne bana, ne çevrene ne de kendine bu şekilde zarar veremezsin. Şimdi 10’dan geriye doğru sayacağım ve sen sakinleştiğinde seni bırakacağım. 10…Gayet iyi gidiyorsun, 9… bak yavaş yavaş sakinleşiyorsun, 8… birazdan sakinleşmiş olacaksın…” gibi. Eğer “0” dediğinizde öfke davranışı devam ediyorsa aynı tekniği tekrar edin. Bu tekniğe başta çocuğunuz yanaşmayacaktır ancak kararlı olduğunuzu gördükçe uyum sağlayacaktır. Bir süre sonra çocuğunuz molayı bir oyun çevirebilir; kararlı olun ve sürekli uygulayın bir süre sonra oyun etkisi geçecektir.
Islak Patates Cipsi Teorisi
Bu teorinin açıklaması şöyledir: Islak patates cipsi, hiç patates cipsi olmamasından daha iyidir. Peki çocuğunuzun davranışlarını düzeltmekle bu teorinin ilgisi nedir? Bu teoriden yola çıkarsak, çocuğa kötü ilgi göstermek, hiç ilgi göstermemekten iyidir. Çocuğunuz için sizden ilgi görmek muhtemelen dünyadaki en önemli şeydir. En iyisi tabii ki iyi ilgidir (onu övmek, onunla vakit geçirmek ve gezmeye gitmek), fakat bir diğer en iyi şey de kötü ilgidir. Çocuğunuz açısından kötü ilgi, azarlanmak ya da bir şeyi yapmaması için tembihlenmesidir. Çocuğunuz bir saat sessizce oynuyor ve umursanmıyorsa, yaramazlık yapmayı seçecektir. Neden? Çünkü sakin bir şekilde oturması demek, onu umursamamaya devam etmeniz anlamına gelir. Oysa meyve suyunu dökmesi muhtemelen dikkatinizi çekecektir. Azarlanmak ve temizlenmek zorunda kalacaktır; fakat en azından dikkatinizi çekmiş olacaktır.
Çocuğunuzu “Kötü bir şey yaparak mı ilgisini çeksem, yoksa hiç ilgi çekmesem mi?” ikilemine düşürmemek için tersini yapın, yani ‘onları iyiyken kazanın’. Onları iyiyken kazanmak, iyi davrandıkları zaman onlara ilgi göstermek anlamına gelir. Sessizce oynadığı, oyuncaklarını topladığı ya da döküp saçmadan yemek yediği zaman dikkatinizi çekiyorsa, çocuğunuzun kötü davranması için bir sebep kalmayacaktır. Uslu durduğu zamanlar ona pozitif bir karşılık veriyorsanız, neden kötü davranıp negatif bir karşılık almak istesin ki!
Başlarda, çocuğunuzun size giderek daha fazla düşkün olması, bir sorun yaratabilir. Bununla başa çıkmak için sakin ve güçlü olun. Ona başka bir işiniz olduğunu söyleyin, fakat uslu olduğu için onu övmekten geri durmayın. Zaman içinde övgünüzün her zaman onunla kalıp oynamanız anlamına gelmediğini fark edecektir. Övgü ise iyi davranışını pekiştirecektir.
Çocuğunuzdaki davranışsal problemleri çözmekte zorlanıyor ve önerilerimizi uygulamanıza rağmen yol alamadığınızı düşünüyorsanız merkezimizden randevu alabilir, çalışma şeklimizle ilgili detaylı bilgiye bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Aysun EROL
Çocuk ve Ergen Psikoloğu
Kaynak: İstanbul: Aura Kitapları; Jodi A. Mindell. Gece Boyunca Uyumak